1979 Gebze doğumluyum. 1992 yılını Mayıs ayına kadar çok sağlıklı bir
kişi olarak yaşamımı sürdürmüştüm. Fakat artık bu böyle devam etmeyecekti.
Çünkü bu tarihte sağ bacağımda bir ağrı ve topallama başlamıştı. Daha
çocuk dencek yaşta doktor doktor gezmeye başlamıştık. İlk olarak, 1992'de
Gebze SSK'ya gittim. Romatizma diyerek iğne ilaç verildi. Kullandım
fakat hiçbir faydasını göremedim.
Acaba bu bir kırık çıkıkçı işi miydi? Galiba öyle olmalıydı. Tuttuk
İstanbul'da tanınmış sınıkçı bir hanıma gittik. O günü hiç unutmuyorum.
Kadın "bacağında damar kasılması var" diyerek bacaklarımın
üzerinde gezinmişti. Ben bir yandan bağırıyor, bir yandan sağlığım
için dişlerimi sıkıyordum. Ama ordan da eli boş döndüm, çektiğim
acılar yanıma kar kalmıştı.1993 yılında yine bazı doktorlara gittim.
Yine iğne ilaç, yine boşa çıkan emekler… ve o yılın sonuna kadar
bir daha doktora gitmedim.
1994 yılında operatör olan bir ortopedi doktoruna gittim. Gerçekten
iyi insanlardı hepsi. Ama ellerinden gelen oydu. Sağ bacağımın
kasık kısmında daralma olduğunu söyleyerek bir iğne yaptı, ağrı
kesici haplar verdi. Ama yine nafile. Artık ağrılarım yanında yarım
kalan eğitimime, hastalığım nedeniyle yararlanamadığım birçok güzelliğe
yanıyordum. Gördüğüm bazı muameleler nedeniyle içine kapanık ve
sinirli bir kimse olup çıkmıştım. Bu arada ağrılar belime çıkmıştı.
Bu daha da kötüydü. Eğilerek bir iş yapamıyor, hatta bazı günler
ayağa bile kalkamıyordum.
1995 Mart ayının 15'inde bel ağrısı nedeniiyle bir ortopedi doktoruna
gittim. Film istedi. Filmime bakarak yaptığı açıklama ilginçti.
- İki kemiğiniz doğuştan bitişik ve bunun tedavis mümkün değil.
- Yani bunda sonra doktor doktor gezmeyeyim mi?
- Bu konuda sanmıyorum
Biz yine de ümidi kesmeyip, o filmi bir akraba vasıtasıyla İstanbul'da
bulunan bir doktora gönderdik. O da filmin yanlış çekildiğini söylemiş.
İstanbul'a gittik ve o doktorun muayenehanesinde yeniden film çektirdik.
Belimde açıklık olduğunu, ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Eyvah,
şimdi de bıçak altına mı yatacaktım?
Tam bu karar aşamasında iken, babam bir arkadaşından Dr.İsmail
Beyi işitmiş. "Bir de ona mı gitsek?" diyordu. Her gittiğimiz
yerden eli boş döndüğümüz için hiç ümitli değildim. Ama çareszlik
içinde 1996 yılının Mart ayının 4. gününde Maraş Akupunkturun kapısını
çaldık.Dr.İsmail bey de bazı film ve tahliller istedi. Baktım İsmail
bey öyle ezbere iş yapan biri değil… Hem şimdiye kadar gittiğim
doktorlar gibi her konuya hakim, hem de onlardan farklı olarak
akupunktur biliyor. İşte o an içime bir heyecan doğdu. Tüylerim
diken diken oldu. "Allahım hadi bir umut" diyerek hemen
o gün yaptırdım istenilenleri.
Dr.İsmail bey eski ve yeni filmleri bir röntgen heyetine gönderdi.
Onlar da yeni bir kırık olduğunu, alçıya alınması gerektiğni ve
altı ay alçıda kalacağımı söylemişler. Fakat kırılma vakasını meydana
getirecek bir olay olduğunu hatırlamıyordum. Doktor bey de filmlere
bakarak yeni bir kırık olmadığını söylemiş ama neticede filmde
kırık gözüküyormuş.Bütün bunlara rağmen doktor beyin ümit verici
sözlerine güvenerek akupunktur tedavisine başladık. Daha önce ismini
duyup da ne olduğunu bilmediğim bir tedaviydi bu.
Belki inanmayacaksınız ama üçbüçük yıldır çektiğim topallamam,
yedinci seanstan sonra tamamen geçmişti. Ve iki-üç ay içinde belimdeki
ağrılar da geçti. Ben akupunktur tedavisne başlayalı yirmi ay oldu.şu
anda sapasağlamım.bu ıhhatime önce Allah'ın sonra Maraş Akupunktur
ve Lazer Tedavi Merkezinin sayesinde kavuştum. Şimdi her rastladığım
kimseye şunu diyorum.
"Eğer bir rahatsızlığınız varsa önce akupunktur uzmanına
sor. Sonra kararını ver."
|